Topraktandır Cümle Beden

Doğum ve ölüm ...

Bu aralar sıkça düşündüğüm kavramlar. "Uzay ve sonsuzluk" kavramı gibi "doğum ve ölüm" de uzun, derin ve koyu sohbetlerin sık sık uğradığı bir konu başlığıdır. İnsan nasıl ki doğuma seviniyorsa ölüme de benzer bir yoğunlukta üzülüyor. Her ikisinin de ortak noktası; temelinde bir hayvan olan insanın bu iki olaya da kısa bir içerisinde adapte olması ve ona alışması. 

Son günlerde yaşadığım bazı olaylarla aslında ölümün iki türü olduğunu anladım. Bu olayları hiç yaşamak istemezdim ama ne yazık ki hayatta herşey kontrolümüz altında gelişmiyor. Bir iki aya 33 yaşıma gireceğim ve yaşadığım bu süre içinde bir iki hafta öncesine kadar insanoğlundaki "kötülük" olgusunun sadece filmlerde ve haberlerde görülen birşey olduğunu sanıyormuşum. İnsanların kötülüğü nasıl bu kadar rahat, planlı ve nasıl bu kadar içgüdüsel olarak yapabildiğini gösteren bazı olaylar yüzünden "insan" denilen canlıya güvenim ciddi anlamda sarsıldı. 

Yaşadığım bu olaylar temelde ortağı olduğum şirket bünyesinde yakın zamanda şirketten kendi rızasıyla ayrılan bir çalışan ile ilgili. Ancak bu kişi şirket olarak yola ilk çıktığımız günlerden beridir yanımızda olan ve çok güvendiğimiz ve sevdiğimiz bir insan olduğu için yaşanan olayların etkisi çok büyük oluyor.

Profesyonel hayatta ve iş dünyasında kişilerin hırslarından kaynaklı bunun gibi yüzlerce hikaye bulmak mümkün; ancak diyorum ya insan kendi başına gelene kadar bunların sadece kitaplarda okunan televizyonlarda izlenen şeyler olduğunu sanıyor. 

Velhasıl kelam, yaşadığım bu olaylar beni o kadar üzdü ki; bu üzüntüyü analiz ettim kendi içimde ve anladım ki bu olaya duyduğum üzüntü konuyla ilgili kişinin olası bir ölüm haberini duymam ile yaşayacağım üzüntü ile aynı üzüntü. Sonuçta o kişi ile bundan böyle görüşmeyecek ve onu muhtemelen mümkünse bir daha görmeyecek olmam da bu olayı benim için ölümden farksız kılıyor. 

Demek ki neymiş, bir kişi ölmese bile ölebiliyormuş...

Evren nasıl bizim kişisel algımız ile sınırlıysa, yaşam da öyleymiş aslında. O kişi (allah uzun ömür versin) daha uzun yıllar yaşayacak belki ama benim için öldü... Ne acı...

Ha bir de gerçekten ölüm var ki onu da bugün yeniden hatırladım. İki haftadır hasta olan çok sevdiğim muhabbet kuşum Çorba sabaha karşı öldü. Kendime 2003 senesinde doğum günü hediyesi olarak aldığım biricik sevecen kuşum Çorba... Konuşmazdı ama duyduğu her sesi taklit ederdi. Benim civciv sesini taklit ederek çıkardığım ıslık seslerini, Star Wars'daki R2D2'nin seslerini başarıyla taklit ederdi. Canım benim... Birkaç saat önce yakındaki bir parka gömdük onu... Benim şirin akıllı güzel renkli kuşum, seni çok özleyeceğim...


Çok şükür güzel olaylar da oluyor. Tüm yaşanan olumsuzlukları unuttururcasına çevremizde hamilelik ve doğum haberleri havada uçuşuyor hızına yetişemiyoruz... Yaş grubumuzun zamanı geldiğinden midir yoksa bi ara bi "en az üç çocuk" olayı vardı millet onu ciddiye mi aldı nedendir bilinmez gözümüzün önünde yeni bir nesil doğuyor. Bir tanesi de bizim yoldaki oğlan... Ana karnında yirmibeşinci haftasını tamamladı. İlk artistik pozunu bile verdi hatta...


Gün gelecek toprağın altına girme sırası bizlere gelecek, bu yeni nesil dediğimiz arkadaşlar da bizim için üzülecekler, sonra yokluğumuza alışıp hayatlarına kaldıkları yerden devam edecekler... Aslan Kral'da ne diyordu Sir Elton John? "It's the circle of life..."

Tabi ki konuyu Elton John'la bağlayıp bitirmek istemiyorum. Konunun geneline en uygun söz yine bizim Anadolu topraklarından çıkmış. Aşık Veysel demiş ki:


"Topraktandır cümle beden,
 Nefsini öldür ölmeden,
 Böyle emretmiş yaradan."





Comments

Popular posts from this blog

Latex'te Denklem İçerisine Ufak Boşluklar Koymak

LaTeX'te Sunum Hazırlamak

Octave'da Grafik Çizdirme